‘’YA KÖLELİK YA ÖZGÜRLÜK’’

 ‘’YA KÖLELİK YA ÖZGÜRLÜK’’

Şaşırmak, yakınmak, ah vah ederek kendi kendimize sızlanmak zamanı değil. Şimdi komşusunu boğazlamak, kadınlara taciz ve tecavüz etmek, ülkemizde yeni katliamlar yapmak üzere silahlanmış ve örgütlenmiş olan gerici, yobaz, yardakçı ve yalaka çetelere karşı, kendimizin ve halkımızın nasıl savunulacağını düşünmek ve buna uygun bir direniş hattını örgütleme zamanıdır.

Şimdi;
Paramiliter, ırkçı, şovenist ve faşist çetelere karşı öz savunma ve direniş hattının örgütlenip örülme zamanı.

Şimdi;
Politik ve pratik hattın önümüze koyduğu tarihi görev ve sorumluluğu bir devrimci düstur ve disiplinle omuzlama/hayata geçirme zamanı.

Şimdi;
Tarihin o şaşmaz ilkesine bir daha güvenerek yol açma zamanı ‘’Başlayan her şey biter.’’ Eskinin geri gelmeyeceğini, mevcudun devam etmeyeceğini bilerek yeni bir dönemin sert ve zorlu yaşanacağını görerek yeni bir başlangıcı dayatıyor ülke gündemi ve burjuva siyasal gelişmeler.

Öyle ya da böyle, insanca ya da zorbaca bir yaşam.

Anti-emperyalist/Anti-faşist bir cephe açmak, toplumsal bir dönüşüm yaratmak; sosyal, siyasal, ekonomik durumu doğru okuyup tespit yapmak devrimci bir bakış açısıyla mümkündür. Toplumsal bir dönüşüm de emekçilerin söz-yetki ve karar sahibi olmalarıyla mümkündür. Şimdi herkes kendi içinde söz ve yetkiyi hayata geçirerek toplumsal bir güç yaratmanın dinamikleriyle hayatı örgütlemelidir.
Kapitalizmin hayallerimizi bile yerle yeksan etmesine izin vermeden; sınıfsız-sömürüsüz bir dünya kurma mücadelesi veren devrimciler örgütü, hayat denilen kavganın örgütlenmesindeki motor güç ve belirleyici organdır. Bu güç sınıflar mücadelesinin ideolojik, politik önderliğidir. Bu önderlik aynı zamanda Devrimci Yol’un bizlere bıraktığı büyük devrimci mirası irdeleyerek, devrimci bir birikimden olumlu-olumsuz dersler de çıkartarak politik-pratik bir hattı şimdi hayata geçirme zamanıdır.

Şimdi;
Uzun soluklu ve zor bir devrim mücadelesi, tüm gerçekliğiyle ülkenin ve bizlerin omuzlarında adeta yakıcı bir kırbaç gibi bizleri kamçılamaya devam ediyor.

Örgütlü ve direngen bir halk hareketini yaratmanın yolu, kararlı ve iradi devrimciler örgütünün sınıfa karşı sınıf mücadelesi ve savaşımıyla mümkündür. Sınıftan ve kitleden uzak/kopuk hiçbir yapı devrime önderlik yapamaz. Söylediğiyle yaptığını, kitle ve kadro ilişkisini kurduğu ve iktidar yürüyüşüne önderliği sektirmeden yol açtığı sürece kalıcı ve başarılı olur.

Şimdi;
Gelinen noktada Orta Doğululaştırılma çabasıyla karşı karşıyayız. AKP ve Saray hiçbir koşulda iktidarını kimseye bağışlamaya ya da bırakıp gitmeye, demokrasi oyunları oynamaya niyetli değil ve de olmayacaktır. ‘’Görünen köy kılavuz istemiyor.’’

Kendi yasalarına bile tahammül edemeyecek kadar pervasız ve azgın bir tutum içindedirler. Bu tutum da göstermektedir ki akp iktidarı ve yandaşlarının saldırı ve söylemlerinde görüldüğü üzere düzeninin gözünü kan ve saltanat hırsı bürümüştür. Binlerce emekçinin ve devrimcinin kanını akıtmaya hazırlandıkları aşikardır. Bizler buna bile bile lades demeyecek, kolay kolay teslim olmayacağız. Bunun için şimdi yılgınlığı değil direniş hattını örme zamanıdır.

Şimdi;
Reformist, oportünist, pasifist duruşun politikalarını ve sözcülüğünü değil; Devrimci bir duruşun pratiklerini hayata geçirme zamanıdır.

Şimdi;
Zalimlere, zulmedenlere karşı sabır çekme zamanı değil, ses çıkartma, karşı durma ve öz savunma güçlerini ve halk meclislerini, iş yeri konseylerini, öğrenci komitelerini ve gençliğin dinamizmini eyleme geçirme zamanıdır.

Şimdi;
Zaman tüm devrim güçleriyle faşizme karşı direnmeye ve faşizmin kalelerine devrim bayraklarını dalga dalga dikme zamanıdır.

Şimdi;
Pasifize edilmiş kitlelerin önünü açma, bilinç ve pratik-politik süreci ilmik ilmik işleme zamanıdır.

Demokrasiye umut bağlayan, iktidardan demokrasi bekleyen herkes şunu bilmelidir ki; sistem kendi sisteminin devamı ve bekası için kendi yandaşlarını korur ve en ufak muhalefete tahammül göstermez.

Şimdi;

Kitlelere derinlemesine nüfuz eden bir çalışma; bizlerin üreteceği, yaratacağı, politik-pratik becerilerle, halkların kendi sorunlarına kendi çözüm ve mücadele hattını örmek zamanı.

Şimdi;
Sistem etrafımızdaki ateş çemberini her geçen gün daraltmaktadır. Öyle ki, bu ateş çemberi hepimizi yakmak için benzin tankerlerine bağlanmış durumdadır. Bu çemberden kurtulmanın ve ateş çemberini yarmanın tek koşulu kalmıştır. Ateş çemberine karşı tüm gücümüzle saldırıya geçmektir. Bu atak ise inançlı, kararlı, iradi ve donanımlı kadroların hareket tarzıyla mümkündür . Böylece çember yarılacak ve ateş hattı bozguna uğratılacaktır.

Sonuç olarak:

Ülkemizde olup bitenleri görüp mücadeleci olabilmek için ustalarımızın öğretisini önümüze koyup, somut koşulların somut tahlilini yapmalı ve bu tahliller doğrultusunda hareket etmeliyiz.
Örgütlülük ve örgütlü mücadele temel: prensiptir. Örgütlü mücadele karşısında faşizm hantallaşmakta, kendi kendini teşhir etmektedir.
Çünkü örgütlü hareket karşısında, parmaklarının arasında kum gibi akıp giden halk kitlelerini gören faşizm saldırgan yüzünü saklamak için çaba harcamamaktadır. Yine bu örgütlü mücadele bu saldırgan yüzü teşhir eder ve gerici faşizmin suratına bir yumruk gibi inecek örgütlülükle mümkündür.
Örgütlülük nasıl sağlanacaktır? Bu konudaki en tutarlı yaklaşım somut koşulları kavrayıp pratiğe uygulamaktır, örgütlülük örgütlü bireyle başlamaktadır Bireyin özgürleşmesi ve özgürlüğünü kurumsallaştırmak istemesi ön şartıdır
Görüldüğü üzere pratik müdahalelerle dolu bir gelişim sürecidir bu. Tabi bu işin küçük bir parçasıdır sadece.
Devrimciler devrim için savaşanlardır. Bu savaş hayatın her alanındadır. Atölyede, fabrikada, sokakta, okulda kısaca tüm yaşam alanlarımızda birleşik devrimci tavrı örgütleyerek gelecek biziz şiarını yükseltmenin günüdür…
Söz, eyleme
      Eylem, devrime
             Devrim, özgürlüğe!