Selam Olsun Direnişin Türküsünü Söyleyenlere.

 Selam Olsun Direnişin Türküsünü Söyleyenlere.

Bir Türküdür Direniş

Toplumun en uç noktalarına kadar kutuplaştırıldığı bu günlerde yaşam hiç olmadığı kadar zor idame ettiriliyor. Bilindiği üzere sermayenin uşakları emekçi halk kitlelerinin kontrolünü ele geçirmek ve kendi emperyal vizyonlarını gerçekleştirmek üzere egemenlik kavgasına giriştiler kendi aralarında, ardından OHAL ve KHK’ lar geldi. Kanun Hükmünde Kararnameler ile on binlerce kamu emekçisi işlerinden çıkartıldı. Hukuksuz, yargısız 1 gece de işlerinden çıkartıldılar. Şimdi sizlere 63 gündür işi, emeği, onuru için direnen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’dan bahsedelim.

Nuriye Gülmen; Nuriye, Konya Selçuk Üniversitesinde akademisyen olarak görevini sürdürürken 1 gece de her şeyi elinden alındı ya da birileri öyle zannetti. Nuriye Gülmen devrimci bir kamu emekçisidir. Bugüne dek yetiştirdiği her öğrencisini yaşama dair bilinçli, direngen yetiştirdi. Emeğinden aldığı güç ile bilgi, birikim ve tecrübelerini aktardı onlara.

Semih Özakça’ da Eskişehirli bir öğretmenimiz. O da 1 gecede KHK’ lar ile işinden ekmeğinden edilenlerden. Nuriye Gülmen için söylediğimiz ve söyleyebileceğimiz her şey Semih Özakça için de geçerlidir. Direngen, yenilgi tanımayan, işini öğrencilerini geri isteyen devrimci bir öğretmen.

Nuriye ve Semih işimi ekmeğimi geri istiyorum şiarı ile Kızılay, İnsan Hakları Anıtı önünde oturma eylemine başlayalı 180 günü geçti.  Bu 180 günü aşkın sürenin 63 günü aşkın kısmı süresiz dönüşümsüz açlık grevi olarak devam ediyor. Geçen 180 günü aşkın sürenin içerisinde onlarca kez gözaltı ve işkenceye maruz kaldılar. Açlık grevi eylemlerine başlayacaklarını duyurmak üzere TBMM ye gittiklerinde katil kolluk güçleri tarafından gözaltına alındılar. Açlık grevlerine işkence eşliğinde başladılar. Geldik bu günlere, bedenleri zayıfladıkça direngenlikleri daha da güçleniyor. Yaşama dair umutları olan, yaşama kıymet veren, asıl zor olanın yaşamak olduğunu bilen her bireyin açlık grevinin sesi olması gerekiyor. Artık onların açlık grevi demek yerine açlık grevimiz demeliyiz.

Coğrafyamızın tarihinde nice direnişler var mücadeleye kızıl harfler ile yazılmış, işte Yüksel Direnişi de artık bunlardan biri. Kalkın ayağa, bugün Nuriye ve Semih kendileri için değil hepimiz için, gelecek için, başka bir yaşamın mümkünlüğü için direniyorlar. Bu direniş hepimizin direnişi. Artık gün dayanışma günüdür, yaşam dayanışma yaşamıdır. Devletin koruduğu sermayeye karşı direnişimizle var olmalıyız. Vakit zaferi kuşanma vaktidir. Ölümün olduğu yerde daha kesin ne olabilir? DİRENİŞ olur. Buradan bütün emekçi halkımıza sesleniyoruz. Bizler onlardan açlık grevini bitirmelerini istemiyoruz, bizler herkesin onlara omuz olmasını, güç olmasını, direnç olmasını istiyoruz. Bugün coğrafyamız üstünde ki o yoz toprak direnişin ateşiyle yanıyor. Onları açlık ile sınamaya kalkan devlet bilmelidir ki devrimciler için açlık bir direniştir. Yaşamlarımıza koyulan BU ABLUKA DAĞITILACAK! Zulmün kalelerini yıkacağız ve başka bir yaşam kurucağız. İnanın, başka bir yaşam mümkün. Kimse tek başına güçlü değil ancak birlik olursak güçlüyüz, ancak birlik olursak özgür bir şekilde yaşayabiliriz.

Bir Türküdür Direniş. Bizler de bu direnişin türküsünü hep beraber söyleyelim.  Seslerine ses, omuzlarına omuz verelim.

Zulme karşı omuz omuza halkımız direniş saflarına!

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça ONURUMUZDUR!